Devrimci olma iddiasındaki insanların görsel alanda –buna televizyonu da dâhil ediyorum- temsiliyeti bence hep iki boyutlu oldu.
Ya hep idealize edildi, ya da medya söz konusu olduğunda ise karikatürize oldu, hatta 1996 yılındaki 1 Mayıstan sonra, tıpkı 80 darbesindeki gibi faşizmi hatırlatan bir şekilde devrimcileri bir hastalıkla malul yorumlayarak hekime danışan programlar yaptılar.
Bu açıkça çok rahatsız ediciydi, çünkü sanki onların insani yanları, zaafları yokmuş gibi bir algıyla hareket ediyorlardı, her birimizin belirli zaafları, Marx’ın deyimiyle insani yönlerimiz var, ister yüceltilsin ister karikatürize edilsin aslında insanla barışamamak ve yüzleşememek anlamına gelir. Dolayısıyla solcuların kimi filmlerinde ya tümden mazlum haliyle ya da öğreten adam olarak karşımıza çıkan devrimci tipleri ilk önce karakter haline getirilmemiş temsillerdir. Kimi yönden biraz daha kolay, kimi yönden yüzleşilmekten sakınılan karakterler yerine biz bizzat aşkı ve devrim düşüncesini hayatın içinde yeniden üreten karakterler üzerine filmi inşa ettik.
“İnsani Olan Hiçbir Şey Bana Yabancı Değildir”
İkinci olarak ise filmimiz tarihsel olgulardan oluşuyordu yani bu anlamda bir ayağımız hep toprağa bassın istedik.
Ben devrimcileri de insan olarak, mücadele içinde yer alan insanlar olarak göstermek istedim, açıkçası bu sanata bakışımı da belirleyen bir durum. Devrimciler bu durumdan hoşnut olurlar mı olmazlar mı bunu bilemem ama bence asıl ilgilenmeleri gereken şey filmin ne anlattığı ve filmin çağrışımlarından yola çıkarak bir insan olarak devrimciyi ve devrimci örgütü konuşmak. Biz filmin lirik dünyası içinde kendi karakterlerimizi seviyoruz ve onları anlamaya çalışıyoruz. Kişisel dünyamda da devrimci mücadeleye girmiş ve halen aktif olan insanlara her zaman içsel bir yakınlığım vardır.
Ben devrimcileri de insan olarak, mücadele içinde yer alan insanlar olarak göstermek istedim, açıkçası bu sanata bakışımı da belirleyen bir durum. Devrimciler bu durumdan hoşnut olurlar mı olmazlar mı bunu bilemem ama bence asıl ilgilenmeleri gereken şey filmin ne anlattığı ve filmin çağrışımlarından yola çıkarak bir insan olarak devrimciyi ve devrimci örgütü konuşmak. Biz filmin lirik dünyası içinde kendi karakterlerimizi seviyoruz ve onları anlamaya çalışıyoruz. Kişisel dünyamda da devrimci mücadeleye girmiş ve halen aktif olan insanlara her zaman içsel bir yakınlığım vardır.
KÜNYE
Yönetmen: F. Serkan Acar
Senaryo: M. Serkan Turhan
Yapımcı: F. Serkan Acar, M. Serkan Turhan, Kadir Sözen
Görüntü Yönetmeni: Feza Çaldıran
Editör: Ayhan Ergürsel
Ses: Muhammed Mokhtary
Işık: Ümit Durmuş
Müzik: Kemal Sahir Gürel
Yapım: Kuzey Film, FilmFabrik
No comments:
Post a Comment